Anadolu Kadim Doğa belgesel çekimlerimiz sırasında yaşadığım ve beni hem korkutan hem de nefesimi kesen bir anımı anlatmak istiyorum sizlere. Bize en çok sorulan sorulardandır “yabani hayvanları çekerken tehlikeli durumlar olmuyor mu? Hayvanlar size saldırmıyor mu?”
Yabani hayvan saldırısı hiç yaşamadık, doğada genelde hayvanlar insanlara durup dururken saldırmaz. Çoğunlukla hepsi kaçma eğilimindedir ve insan görünce imkanı varsa kaçarlar. Ancak arazide çok fazla zaman geçirdiğimiz ve hayvanlara çok yaklaştığımız için bizim de bazı yabani hayvanlar ile ilginç ve heyecanlı karşılaşmalarımız oluyor. Tıpkı birazdan anlatacağım gün olduğu gibi…
Yaban domuzlarını ve bok böceklerini çekmek için Karacabey Longozu’nda çekim yapıyorduk. Yer ismini bilerek söyledim çünkü burası zaten çok bilenen bir yer ve ayrıca hem domuzlar biliniyor hem de sayıları az değil. Yani risk altında bir tür olmadığı gibi longozda da güvendeler.
Yaban domuzlarının sürekli görüldüğü bir noktaya kamuflaj çadırlarımızı akşamdan kurduk ve iki farklı konuma iki kamuflaj çadırı yerleştirdik. Sabah güneş doğmadan çadırlara girmek üzere kamp alanına dinlenmeye geçtik. Ertesi sabah yönetmenimiz Burak Doğansoysal ve ben daha hava karanlık iken çadırlara girdik. Yaklaşık 1 saat havanın aydınlanmasını bekledik. Hava aydınlandı ama beklediğimiz konuklar ortada yoktu. Yaklaşık 2 saat gözlerimiz sürekli etrafı tarayarak geçti. Sonrasında bir dişi ve iki yavru ile küçük bir domuz ailesi uzaktan göründü. Böylece ilk çekimleri yaptık. Ama hem çok kısa durdular hem de istediğimiz gibi bir çekim olmadı.
Biz çadırların içinde çekim yaparken Gezer kardeşler de böceklerin makro çekimlerini yapıyorlardı. Saat ilerlediği için ışık çok sert olduğundan hep birlikte çekimleri noktaladık ve öğleden sonra tekrar gelmek üzere biz de çadırlardan çıkıp kahvaltı için kamp alanımıza geçtik. Gün içerisinde hep birlikte yine bok böceklerinin çekimine devam ettik. Zaten yaban domuzlarını görüntülemek için çadır kurmadan önce 3 gün boyunca tüm ekip sadece bok böceklerinin çekimini yapmıştık. Bu böcekler muhteşem canlılar.
Öğleden sonra yine Burak ile birlikte çadırların oraya gittik. Enteresan bir şekilde biz gittiğimizde yaban domuzları oradaydı. Etrafta bir çok inek yayılıyordu. Karacabey Longozu’nun yerli ırk inekleri meşhurdur. İneklerin hızına ayak uydurup çadırların yanına gidecekken domuzların kaçmadığını görüp çadıra girmeden çekim yapmaya karar verdik. İnekler bizi kamufle etmişti. Hem duruma şaşırıyor hem de çekim yapmaya devam ediyorduk. Ara ara bir birbimize bakıp "kaçmıyorlar yahu” diyerek gülüyorduk… Bu şekilde, hiç gizlenmeden yaklaşık 1 saat çekim yaptık. Çok güzel görüntüler oldu.
Ertesi gün bu bölgedeki son çekim günümüz olduğu için sabahtan başka bir çekim planlayıp, öğleden sonrası için de ekibi ikiye bölmeye karar verdik. Yaban domuzlarını çekmek için ben tek gelecektim. Ama başıma geleceklerden haberim yoktu…
Öğleden sonra yine yaban domuzları için çadırın oraya geldim ve etrafta domuzlar olmadığı için çadıra girip beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra biraz büyümüş halde iki yavru ve iki yetişkin yaban domuzu sazlıkların arasından çıkıp hemen önümdeki çamurlu alanda beslenmeye başladılar. Aramızda en fazla 15 metre mesafe vardı. Bazen bu mesafe 5-6 metreye kadar düşüyordu. Sessiz ve keyifle çekim yaparken ara sıra etrafımı kontrol edip başka noktalarda farklı bireyler var mı diye de göz atıyordum. Bir ara önümdeki domuzlar bir şeyden tedirgin olup kaçtı ve sazlıkların içine girdiler. Tekrar çıkacaklarını bildiğim için sessizce beklemeye devam ettim.
Kısa süre sonra yine yavaş yavaş çıkıp önüme geldiler. Tam da o anda sağımdaki pencereden baktığımda erkek bir yaban domuzunun doğrudan bana doğru geldiğini gördüm. Dişileri ve yavruları epey çektiğim için erkeği de çekmek üzere ekipmanı sağıma taşıdım. Bunu böyle kolaymış gibi söylüyorum ama o küçük çadırın içinde çadırı sallamadan ve ses çıkarmadan yapmak oldukça zordu. Ben bu işle uğraşırken erkek yaban domuzu bana epey yaklaşmıştı ama önünde de bir inek yürüyordu. Domuz ineğin hiç umurunda olmasa bile yaban domuzu ilginç bir şekilde oyuncu ve şakacı çıktı. İneğin arkasından yan yan gelip bacağına burnuyla vuruyor sonra geri kaçıyordu. İnek arkasına dönüp bakıyor, sonra önüne dönünce yine koşup gelip aynı hareketi yapıyordu. Bunu 3 defa yaptı. Üçüncüde inek benim arkamdan geçmek üzere olduğu için erkek yaban domuzu ile göz göze geldik. Ben çadırın içinde olduğumdan o beni görmüyordu ama ben filenin ardından onu çek net görüyordum.
Doğrudan çadıra bakıp öylece kalakaldı. İnekle şakalaşmasını izleyip keyifle gülerken birden işler ciddileşmişti. İnek çekip gitmiş ve ben yaban domuzlarının arasında kalmıştım. Yaban domuzları çok güçlü ve sağlam canılardır. İlk aklıma gelen erkek domuzun çadıra doğru koşma ihtimali oldu. Çünkü öylece çadıra bakıyor ve ne olduğunu, ne yapması gerektiğini düşünüyor gibiydi. Bu riski göze alamazdım ve kamerayı sağa sola hareket ettirdim. Bu onu korkuttu ve hızla geriye doğru koşup kaçtı. Tam rahatlamak üzereydim ki birden durdu ve yine çadıra gözlerini dikti.
Bu arada diğer yavrular ve dişiler hala besleniyordu. Bir gözümle de onları kontrol ediyordum ki anne yaban domuzu çadıra doğru yürümeye başladı. Dişiyle aramızdaki mesafe giderek azalıyorken erkek domuz da çadıra doğru yaklaşmaya başladı. Elimde telsiz ile arkadaşları yardıma çağırmayı düşündüm. Ama bir taraftan da çadıra durup dururken saldırmayacaklarından eminim. Arkadaşlar gelirse bu yakın çekim bozulabilir diye düşündüm ve haber vermekten vazgeçtim.
Dişi muhtemelen yavruları korumak için tedirgindi ama erkeğin durumunu kestirmek çok zordu. Yabani hayvanlardan korkmadığım ve ortada bir şey yokken saldırgan olmayacaklarını bildiğim için sabırla beklemeye karar verdim. Bir elim telsizde diğer elim kayıt tuşunda video çekmeye devam ediyordum. Dişi çok fazla yaklaşıp beni tedirgin etmeye başlamıştı. Erkek ise mesafesini koruyordu.
Gerilim bu noktaya çıkınca ister istemez kalbimin atışları hızlanmaya başladı. Bu defa erkekten çok dişiden çekinmeye başladım. Çünkü işin içinde yavrular da vardı ve yavrular söz konusu olunca anneler çok saldırgan olabilir. Dişi bir anda durdu. Erkek de durup bir dişiye bir çadıra bakıyordu. İçimden keşke arkadaşları çağırsaydım düşüncesi geçti ve çok hızlı gelmelerini söylemek için telsizin düğmesine tam basacakken arkamdan bir şey sırtıma dokundu ve korkunç bir nefes sesi duydum. Aklım kısa süreliğine gitti geldi desem yalan olmaz. Sırtıma dokunduğu yerden bacaklarıma bir elektrik akımı hissettim. İrkilip arkama dönmek isterken yan pencerede ineğin kocaman burnunu gördüm. Nasıl rahatladığımı anlatamam ☺
Ben irkilince çadır sallandığı için mi, yoksa dişi domuz erkekten çekindiği için mi bilemiyorum, dişiler ve yavrular sazlıkların içine girdiler. Önümdeki tehlike geçmişti. Erkek domuz da ineklerin ondan tarafa doğru gelmesi sebebiyle veya ilgisi dağıldığı için uzaklaştı. Böylece gerilim yerini sükunete bırakmış oldu. Ben de hazır etrafta yaban domuzu yokken çadırı ve ekipmanı toparlayıp kamp alanına doğru yola çıktım.
Hem güzel çekimler yapmış olmanın hem de tehlikeli bir durum olmadan gerilimin bitmiş olmasının mutluluğu ile tebessüm ederek yürüyordum. Yürürken dizlerimde tuhaf bir his vardı ama bunun sebebi tabii ki çadırda uzun süre oturmuş olmamdı. Yoksa ineğin sırtıma ansızın dokunmasıyla veya yaban domuzları ile hiç ilgisi yoktu…
Comments